
İçindekiler
I- GİRİŞ
A. Anlaşmalı Boşanma Davası Nedir ?
Evlilik, eşlerin karşılıklı iradesi ile uzun vadeli olma inancı besleyerek aile olmak gayesiyle hayatlarını birleştirdikleri kurumdur. Toplumun en değerli kavramlarından biri olan aile kurumunda, tarafların sarsılmış evlilik birliğine devam etmeleri bireylere özellikle çocuklara zarar veriyorsa yine karşılıklı irade ile bunun sonlandırılması toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Yasa’da eşlere sunulmuş ancak bazı şartlara bağlanmış ‘anlaşmalı boşanma’ yolu eşlerin karşılıklı hür iradeleriyle uzlaşarak evlilik birliğini bitirmeleri anlamına gelir. Anlaşmalı boşanma davası Yasa’da şöyle düzenlenmiştir;
TMK madde 166/1- “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir”
Kanun koyucu; ‘Evlilik Birliğinin Sarsılması’ başlığı altında ele aldığı bu düzenleme ile eşlerin yolunda gitmeyen, sarsılmış evlilik birliklerini yasa dışı yollarla bitirmelerine engel olmuş, zorunlu olarak aynı hayatı paylaşmalarının önüne geçmiş ve bozulmaya açık bir toplum sağlığının yasa ile korunmasını sağlamıştır. Eşler yine bu doğrultuda hazırlanacak olan anlaşmalı boşanma protokolü sayesinde önceden kendilerinin kararlaştırıp belirlediği şartlarla, kanun önünde sulh yoluyla boşanma hakkına sahiptir. Netice itibariyle tarafların iradeleri üstün tutularak bu iradeler yasa ile korunmuş olup anlaşmalı boşanma hakkı verilmek sureti ile bireylerin kişilik haklarının zedelenmesine engel olunmuştur. Mahkeme huzurunda anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmesi Yasa’da belirli şart ve düzenlemelere bağlanmıştır;
TMK madde 166/3- “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”
Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere bu maddede sayılan şartlar gerçekleşirse hakim tarafların kusurunu gözetmeden evlilik birliğinin gerçekten sarsılmış olup olmadığını araştırmayacak ve tarafların iradesi doğrultusunda anlaşmalı boşanmaya karar verecektir. Boşanma protokolünün kesinleşmesi ile taraflar açısından mali sonuçları dahil olmak üzere bağlayıcı olmaktadır. Bu nedenle boşanma protokolünün bir avukat tarafından hazırlanması tarafların hak kayıplarına uğramaması için büyük önem arz etmektedir.
B. Anlaşmalı Boşanmanın Koşulları
b.1. Evlİlİğİn En Az Bİr Yıl Sürmüş Olması Gerekmektedİr.
4721 Sayılı Yasa’nın 166/3. maddesine göre anlaşmalı boşanma davası açabilmek için resmi nikâhın yapıldığı tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 1 yıl geçmiş olması gerekir. Yani anlaşmalı boşanmaya karar verebilmek için aranan 1 yıllık evli kalma koşulu dava tarihinde dolmuş olmalıdır. Aksi halde veya davanın devamı sırasında 1 yıllık sürenin dolması halinde OĞUZMAN/DURAL, diğer koşullar incelenmeden davanın reddedilmesi gerektiği görüşündedir. Anlaşmalı boşanma davasında dava tarihi itibariyle 1 yıllık sürenin dolmadığı fark edilirse davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam edilebilir. Kanun koyucu tarafından düzenlenen bu süre; evlilik birliğini korumayı, eşlerin birbirlerini tanımalarını ve ani kararlar vererek boşanma kararı almalarının önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Aksi durumun ‘ömür boyu devamı arzulanan’ evlilik kurumunun kutsallığı ile örtüşmeyeceği düşünülmektedir. Bahsedilen bu 1 yıllık süre hakim tarafından kendiliğinden(resen) araştırılacak olup eğer bu düzenlemeye aykırı bir husus söz konusu ise hakim anlaşmalı boşanma kararı vermeyecektir. Fakat tarafların yasa ile düzenlenen süreyi beraber geçirme, aynı hayatı paylaşma zorunlulukları yoktur. Anlaşmalı boşanmaya dayanan evlilik birliğinin temelinden sarsılması kurumunun ortaya çıkabilmesi için; tarafların evliliğinin az bir yıllık süreyi doldurmuş olmasının yanında ayrıca eşlerin anlaşmalı boşanma iradelerinin birleşmesi ve bunun sonucu olarak Aile Mahkemesi’ne beraber başvurmaları veya eşlerden birinin başvurusu sonucunda açılmış bulunan anlaşmalı boşanma davasını, davalı eşin kabul etmesi gerekmektedir. Buna göre örneğin 09.08.2021 tarihinde evlenen bir çiftin, daha sonra 09.10.2021 tarihinde boşanma iradelerini ortaya koyarak anlaşmaları sonucunda açılmış bir dava ile Kanun’un aradığı bir yıllık süre geçmediğinden boşanmanın TMK’nın 166/3. maddesi hükümlerine göre gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır.
En az 1 yıl süre evli kalmak şartı dava şartı olmayıp eşlerden birinin başvurması veya eşlerden birinin başvurusu sonucunda açılmış bulunan anlaşmalı boşanma davasını, davalı eşin kabul etmesi durumuyla birlikte değerlendirildiğinde evlilik birliğinin temelden sarsıldığı karinesi olarak kabul edilir. Ayrıca hakim anlaşmalı boşanma davasında kusur araştırması yapamaz.
B.2. Tarafların Bİrlİkte Başvurması veya Eşlerden Bİrİ tarafından Açılmış Davayı Dİğer Eşİn Kabul Etmesİ
i) Eşlerin Birlikte Başvurması
Kanun koyucu TMK’nın 166/3. maddesinde ‘Eşlerin Birlikte Başvurmaları’ düzenlemesine yer vererek aslen bu davanın birlikte başvuru yöntemi ile de açılabileceğini düzenlemiştir. Doktrinde bu hususta farklı görüşler olsa da birlikte başvurunun kendine özgü (SuiGeneris) bir durum olduğunun kabulü gerekir. Bu halde anlaşmalı boşanmaya birlikte başvuran eşlerin hem davacı hem davalı sıfatına haiz oldukları düşüncesindeyiz. Ancak eşler birlikte dava açmışlarsa, birinin davadan feragat etmesi halinde diğer eşin davası derdest kalacaktır.
Bu konuda önemli bir diğer husus ise anlaşmalı boşanma yolunu kullanarak boşanmak isteyen eşlerin 4721 sayılı TMK 166/3. maddesini dayanak oluşturarak birlikte başvuru yolu kullanıldığı durumlarda tek başvuru harcı yeterli olacaktır. Nitekim Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, 09.04.2002 Tarih ve 4194-4994 sayılı kararı bir dava dilekçesinden tek başvuru harcı alınması gerektiğini hükme bağlamıştır;
“Karı koca boşanmaya ilişkin dilekçelerini birlikte kaleme almışlardır. Harçlar Yasasının bir sayılı tarifesi uyarınca da tek bir başvurma harcı yatırılmıştır. Koca tarafından ikinci bir başvuru harcının yatırılmamış olması onun davasının kabul olmadığı anlamına gelmez.”
Eşler anlaşmalı boşanma davası için birlikte başvurmuş ise anlaşmalı boşanma davası adli tatilde görülebilmektedir.
ii) Eşlerden Biri Tarafından Açılmış Davayı Diğer Eşin Kabul Etmesi
Eşlerin anlaşmalı boşanma için birlikte başvurma şartı yoktur. Eşlerden birinin açmış olduğu davayı diğer eşin kabul etmesi de yeterlidir. Eşler TMK madde 166 hükmüne, yani genel boşanma sebeplerine göre açılmış bir davada ve davanın her aşamasında anlaşmalı boşanma gerçekleştirebilir. Şöyle ki evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılmış çekişmeli bir boşanma davasında taraflardan biri yargılama sürecinin herhangi bir aşamasında çekişmeyi ortadan kaldırarak davayı kabul ederse dava şekil değiştirerek anlaşmalı boşanma niteliği kazanmaktadır. Yine davanın istinaf ve temyiz aşamasında da anlaşmalı boşanmaya esas alınacak düzenleme sunulabilinmektedir. Ancak eşlerden birinin açtığı davayı diğerinin özgür iradeyle baskı altında olmadan kabul etmesi gerekir. Genel boşanma sebeplerine dayalı olarak açılan her davada davanın anlaşmalı boşanma davasına dönüştürülebileceğini söylemiştik fakat özel boşanma sebeplerine dayalı boşanma davasında davanın devamı sırasında davalının davayı kabul etmesi halinde tarafların anlaşmalı boşanma davasını gerçekleştiremeyeceği görüşü hakim olup bu durumda ise anlaşmalı boşanma usulüne uygun yapılmış bir ıslah ile mümkün olacaktır.
b.3. Tarafların İrade Beyanlarını Hür İradelerİyle Açıklamaları ve Hakİmİn Tarafları Bİzzat Dİnlemesİ
Boşanma davasında dava açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için dava açmaya karar verme hakkı eşlere aittir. Ancak bu dava vekiller tarafından açılabilmektedir. Önemli olan anlaşmalı boşanma davasında tarafların beyanlarını hür iradesiyle açıklamaları ve kabulün de baskı altında gerçekleşmemesidir. Duruşmada eşlerden birinin boşanma yönünde isteksizliğini dile getirmesi halinde, hakimin denetleme görevini özenle yerine getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2.11.1994 Tarih, E.2-406,K.685 Sayılı kararı şöyledir;
“Anlaşmalı boşanma davasının yargılaması sırasında, önce açılan boşanma davasını kabul eden davalının, bir sonraki duruşmada önceki kabulünün serbest irade ile olmadığını belirterek kabulünden dönmesi halinde, mahkemece anlaşmalı boşanma kararı verilemeyeceğine hükmetmiştir.”
Ayrıca duruşma tutanakları taraflarca okunmalı ve imzalanmalıdır. Bahsedilen bu şartların gerçekleşmemesi şekil eksikliğine yol açacak olup davanın reddi sebebi sayılacaktır. Boşanma kararının hakim tarafından verilebilmesi için hakimin eşleri bizzat dinlemesi ve tarafların her türlü baskıdan uzak, hür iradelerini ortaya koyduğuna ilişkin kanaate ulaşması gerekir. Bu noktada hakimin geniş bir taktir yetkisine sahip olduğu söylenebilir.
Kimi durumlarda taraflardan biri, diğerinin iradesini sakatlayacak nitelikte davranışlar göstererek anlaşmalı boşanma protokolündeki şartları kabul etme yönünde diğer tarafa baskı yapabilir. Bu tür bir durumu sezen hakim gerekli gördüğü taktirde tarafları ayrı ayrı da dinleyebilir. Nihayetinde baskı altında olan eş kendini daha rahat ifade etme fırsatı bulacaktır.
Anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi için tarafların bizzat dinlenilmesi gerekmektedir. Nitekim taraflar aynı mahkemede, aynı hakimin önünde ve aynı anda dinlenmelidir. Anlaşmalı boşanma davasında tarafların bizzat dinlemesi kamu düzenine ilişkindir ve eşlerin talimat yoluyla dinlenmesi geçerli değildir. Ancak anlaşmalı boşanma davasında tarafların rızası olmak şartıyla ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla taraflar bulundukları yerden duruşmaya katılabilir ve dinlenebilir. O halde hakimin tarafları dinlemeyip yalnızca vekilleri dinlenmesi yeterli değildir. Tarafların bizzat dinlenilmediği ve kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri durumlarda “bizzat dinlenme şartının” oluşmadığı kabul edilmektedir. Nitekim bu hususta Y.2.H.D, 29.09.2005 T. 10528 E. Ve 13106 K. Sayılı kararı şöyledir;
“Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Medeni Kanunun 184. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı ve davalı dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.”
b.4. Hakİmİn Tarafların Kabul Edeceğİ Anlaşmayı Uygun Bulması
Boşanma, Aile Hukukunda doğurduğu sonuçlar açısından hukuk içinde önemli bir konuma sahip olup senelerce araştırma ve merak konusu olmuştur. Çünkü boşanma neticesinde kabul edilecek anlaşma şartları tarafların ve en önemlisi çocukların evlilik birliğinden sonraki tüm yaşamlarını etkileyecek niteliktedir. Mali konular ve çocukların durumunun ne olacağı hususları boşanmanın sonuçları kapsamında büyük bir rol oynamaktadır. Anlaşmalı boşanma protokolünün taraflarca kabulü yeterli olmayıp protokolün kamu düzeni ilişkin olan kısımlarının ayrıca hakim tarafından kabulü gerekir. Velayetin, iştirak nafakasının ve şahsi ilişki kurulmasının belirlenmesi gibi hususlarda çocuğun üstün yararı ilkesi bulunduğu ve bu konularda tarafların protokol iradesinin yeterli olmadığı, hakimin bu ilke kapsamında protokolü denetleme yetkisi olduğu tartışmasızdır. Hakim bu yetkisini kamu düzenine aykırı hususu tamamen kaldırarak ya da kamu düzenine uygun hale getirerek kullanabilir. Ancak anlaşma protokolünde tedbir nafakası bulunmamakta ise istek dışına çıkılarak eş ve çocuk için tedbir nafakasına hükmedilemez.
Protokolün yazılı olması zorunlu değildir. Ancak eşlerin ani karar vermelerini engellemek ve daha fazla düşünme fırsatı yaratması adına kanun koyucu tarafından yazılılık hususu tercih sebebi olmuştur. Yine sözlü anlaşma bir tutanağa geçirilerek her iki eş tarafından da imzalanması gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolü tarafların hür iradeleriyle hazırlanmalıdır. Bu noktada herhangi bir irade fesadı veya eşlerden birinden diğerine karşı baskı zorlama söz konusu ise hakim bunu gözlemlemek ve araştırmakla yükümlü olup geniş bir taktir yetkisine sahiptir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/2-1941,K. 2019/475,T. 18.4.2019 tarihli kararı şöyledir;
“Tarafların anlaşmalı boşanma hususunda ve protokol şartlarında anlaşarak dava açtıkları ve anlaşmalı olarak boşandıktan sonra davalı tarafından kararın temyiz edilerek davacının hileli davranışlarla kendisini kandırdığını ve anlaşmalı boşanmaya zorlandığı ileri sürmüştür. Temyiz mahkemesi durumun irade fesadının varlığı saptandıktan sonra davaya mevcut tespit edilen duruma göre devam edilmesi gerektiği, çekişmeli davaya dönmeyeceği hususunda görüş bildirmiş ise de bu görüş çoğunlukla kabul görmemiş ve davanın çekişmeli davaya dönmesi gerektiği konusunda ortak görüş benimsenmiştir.”
Yukarıdaki ilgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere hakimin sorumluluğu kapsamı boşanmaya gidilen yoldaki sebepleri saptamak değil, iradeyi sakatlayan durumların saptanması ile sınırlıdır.
Hakim tarafların yapmış olduğu protokolde gerekli gördüğü noktalarda değişiklik yapabilir. Örneğin iştirak nafakası hususunda çocuğun menfaati gereği az bulduğu nafaka miktarına müdahale ederek nafakayı yükseltebilir. Ancak hakimin değişmesini istediği husus taraflarca kabul edilmediği taktirde anlaşmalı boşanmaya karar verilemez.
C. Anlaşmalı Boşanma Protokolünde Her Hususta Anlaşmanın Sağlanması Gereklidir.
Anlaşmalı boşanmanın düzenlendiği metinde boşanmanın mali sonuçları hususunda tam bir anlaşma sağlanmalıdır. TMK madde 174/1 maddi tazminat, TMK madde 174/2 manevi tazminat ve TMK madde 175 yoksulluk nafakası boşanmanın mali sonuçlarından olup bu hususlarda taraflar anlaşmak zorundadırlar.
Yine anlaşmalı boşanmada çocukların durumuna ilişkin iştirak nafakası, kişisel ilişki hususu ve velayet konusunda taraflar anlaşmaya sağlamalıdır. Hakim tarafından anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için protokolde bulunan iştirak nafakası hususundaki düzenlemenin uygun bulunması gereklidir. İştirak nafakası çocuğun menfaatini gerekli kıldığı için hakimin müdahalesini gerektirir niteliktedir. Bu doğrultuda tarafların bu konuda anlaşmaları veya hakimin önerisini kabul etmeleri halinde taraflar anlaşmalı boşanabilecek olup aksi halde boşanma davası TMK 166/1-2 uyarınca çekişmeli olarak devam edecektir. Yine anlaşmalı boşanma sırasında iştirak nafakası istenmemiş olması daha sonra istenilmesine engel teşkil etmemekte olup bu sebeple velayeti kendisine verilen eş daha sonra çocuk için iştirak nafakası talep edebilecektir.
Tarafların anlaşmalı boşanabilmeleri için çocukların durumu konusunda kişisel ilişki hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemenin hakim tarafından uygun bulunması gerekmektedir. Hakim tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak anlaşmada gerekli gördüğü değişikliği yapabilirse de bu durumda yapılması gereken iş taraflara bu hususta bir öneride bulunmaktır. Önerinin kabul edilmemesi durumunda veya taraflarca mahkemenin uygun bulacağı yeni bir düzenlemede anlaşılmadığı takdirde anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davası olarak yürütülecektir.
Tarafların anlaşmalı boşanabilmeleri için çocukların durumu konusunda velayet hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemenin hakim tarafından uygun bulunması gerekmektedir. Hakimin anlaşmalı boşanmaya karar verebilmesi için tarafların velayet hususunda anlaşması gerekmektedir.
Ayrıca anlaşmalı boşanma davasında boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hususları kanuna aykırı olamayacak ve koşula bağlanamayacaktır.
Anlaşmalı boşanma kapsamına alınan çocukların durumu ve boşanmanın mali sonuçları dışındaki sonuçlar taraflar için bağlayıcı sonuçlar doğurur. Anlaşmalı boşanma davasında hakim tarafları bizzat dinleyerek hür iradelerini açıkladığına kanaat getirdiği takdirde anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi halinde; kadının erkeğin soyadını kullanmaması düzenlemesi, kredi borcunu üstlenme düzenlemesi, taşınmazı devretme anlaşması, kira ve aidat ödeme anlaşması ve diğer düzenlemeler taraflar için bağlayıcı hale gelir.
Boşanma protokolündeki maddelerdeki kısmi hükümsüzlük anlaşmalı boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılmaktadır.
Anlaşmalı boşanma davasında boşanma protokolündeki düzenlemeler dışında karar verilemez. Ancak hakim tarafların ve çocukların menfaatine uygun gördüğü değişiklikleri yapabilir ve bu değişikliklerin taraflarca kabulü halinde anlaşmalı boşanma gerçekleşir. Aksi halde boşanmaya TMK madde 166/1 hükmü uyarınca çekişmeli devam edilecektir.
D. Anlaşmalı Boşanma Davasında Boşanma Protokolündeki Maddeler Uygulanabilir Olmalıdır.
Mahkeme tarafından boşanmaya karar verilebilmesi için taraflar arasında kararlaştırılan düzenlemeler uygulanabilir olmak zorundadır. Bu doğrultuda mahkeme boşanmaya karar vermek için düzenlemeye konu kayıtları getirerek incelemeli, yerine getirebilirliği araştırmalı, düzenlemenin infazı mümkün olmalı ve ihtilafa sebep olmamalıdır. Yine eşler tarafından taşınmazların devri düzenlendi ise bu taşınmaz için tescil kararı verilmeli olup anlaşmalı boşanma davasında tescil kararları için ayrıca eşler tarafından harç yatırılmaz. Anlaşmalı boşanma davasındaki miras hakkındaki düzenlemelerde mirasbırakanın katılması veya izni olmak zorunda olup aksi düzenlemeler geçerli değildir ve geri verilmesi istenebilir. Anlaşmalı boşanma davasındaki düzenlemeler mahkeme tarafından onaylanmadıkça hüküm ifade etmeyecek ve bağlayıcı olmayacaktır. Yine anlaşmalı boşanma davasındaki protokolde bulunan düzenlemeler karar kesinleşmedikçe yeniden yapılabilir. Yani bu durumda temyiz veya istinaf aşaması ile yeni bir protokol sunularak düzenlemeye gidilebilecektir. Bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/22286 E. , 2017/1236 K. Sayılı kararı da bu yöndedir;
“Mahkemece her iki tarafın karşılıklı açtığı boşanma davalarının kabulü ile tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi gereğince boşanmalarına ve fer’ilerine karar verilmiş, kararı her iki taraf süresinde temyiz etmiştir. Tarafların temyiz incelemesinden önce Yargıtay’a hitaben gönderdikleri 17.05.2016 tarihli dilekçeden boşanma ve fer’ileri konusunda aralarında protokol düzenledikleri anlaşılmaktadır. Bu protokol dikkate alınarak taraflar duruşmaya çağrılıp, bizzat beyanları da alınmak suretiyle gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”
E. Anlaşmalı Boşanma Davasında Mal Rejiminin Tasfiyesi Anlaşma Kapsamında Değildir.
Taraflar arasında mal rejimin tasfiyesine ilişkin düzenlemeye ayrıca yer verilmedikçe mal rejimin tasfiyesi anlaşma kapsamında değildir. Yine boşanmanın mali sonuçları olan maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile çocukların durumu hususundaki düzenlemeler mal rejimin tasfiyesine yönelik istemleri içermez.
F. Düzenlemeye Yönelik İsteklerde Bulunulabilir.
Anlaşmalı boşanma davası kesinleştikten sonra haklı sebepler varsa düzenlemelerin değiştirilmesi istenebilir. Bu durumda düzenlemenin yapıldığı tarihteki durumun olağanüstü değişmesi ve taraflardan birinden bu duruma katlanmasını beklenemeyecek hale gelmesi gerekmektedir. Bu durumda düzenlemelerin değiştirilmesi veya iptali talep edilebilir.
G. Anlaşmalı Boşanma Davasında Feragat
Taraflar evlilik birliğinin bozulması nedeniyle boşanma davası açabileceği gibi açtıkları davadan feragat ederek davaya devam etmek istemeyebilirler. Karar kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında davadan feragat etmeleri mümkündür. Bu tek taraflı irade açıklamasıyla, karşı tarafın onayına gerek olmaksızın duruşma esnasında veya bir dilekçenin mahkemeye sunulmasıyla gerçekleşir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 13.02.2014 tarih, 2013/20501 Esas, 2014/2688 Karar Sayılı Kararı şöyledir;
“Mahkemece tarafların boşanma ve fer’ilerinde anlaşmış olmaları sebebiyle TMK 166/3 maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresi içinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir. Davacı asil, 01.07.2013 tarihli dilekçesiyle ‘mahkemece verilen kararı uygun bulmadığını’ belirterek bozulmasını talep etmiş, aynı dilekçesinde ‘boşanmak istemediğini’ ifade etmiştir. Bu dilekçe süresinde olmasa bile, dilekçede yer alan ‘boşanmak istemediği yönündeki beyan davadan feragat niteliğindedir. Bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”
Yukarıda bahsedilen Yargıtay Kararından da anlaşılacağı üzere anlaşmalı boşanma davasından feragat mümkündür.
Feragat kurumuna, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davasında affetme yönünden farklı sonuçlar bağlanmıştır. Çekişmeli boşanmada daha önceden feragat edilen davada dayanılan iddia ve sebepler affedilmiş sayılır, ileri sürülemez. Ancak anlaşmalı boşanma davasından feragat eden taraf yeni açacağı davada daha önceki iddia ve sebeplere dayanabilir. Dolayısıyla, anlaşarak boşanma söz konusu ise feragat af niteliği taşımaz. Bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 02.03.2020 tarih, 2020/548 E. 2020/1743 K. sayılı kararı şöyledir;
“Somut olayda, davacı-davalı kadın tarafından daha önce açılan ve feragat edilen dava, münhasıran TMK’nın 166/3 maddesine dayalı olarak açıldığına göre, anlaşmalı boşanma davasının dava tarihinden önceki vakıaları affedildiği anlamına gelmeyeceğinden, bu hususun gözetilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”
II-SONUÇ
Aile kurmak ve uzun yıllar aynı hayatı paylaşmak niyetiyle iki tarafın ortak iradesi sonucunda evlilik kurumu oluşur. Ancak çeşitli sebeplerden bu kurumdaki ilişkinin zayıflamasıyla eşler birlikteliklerini saygı çerçevesinde anlaşarak diğer bir deyişle çekişmesiz yargı kapsamında bitirmek isteyebilirler. Bu noktada taraflar TMK 166/3 kapsamında şartlarını kendilerinin hazırladığı bir anlaşma protokolü ile evlilik birliğine anlaşmalı boşanma yolunu kullanarak son verebilirler. Boşanma sonrası gelecek yaşam standartlarının belirlenmesi aile fertleri için büyük önem arz ettiğinden özellikle ailedeki çocuklar için çok daha zor olan bu süreç anlaşmalı boşanma kurumu sayesinde saygı çerçevesinde yürütülebilmektedir.
Yazarlar;
Avukat Ceren ÇETİNTAŞ / Antalya Barosu
Avukat Fatma SARI / Antalya Barosu
KAYNAKÇA
Atmaca Ülkü, Hande, Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanma Protokolü, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 2017.
Ergün, Zafer, Boşanma Davaları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2009.
Gençcan, Ömer Uğur, Boşanma Hukuk, Genişletilmiş 9. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara,2020.
Yargıç, Zeynep, Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanma Davası ve Hukuki Sonuçları,(Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul, 2020.
Comentários