İçindekiler
I- GİRİŞ
A. Nafaka Nedir?
Taraflarca evlilik kurumu anlaşmalı boşanma ya da çekişmeli boşanma ile sona erdirilir. Kanun koyucu hem boşanma davası devam ederken hem de sona erdikten sonra yoksulluğa düşecek tarafın geçimini ve müşterek çocukların bakımını nafaka kurumu ile korumuştur. Nafaka, aile bireylerinin birbirlerine karşı desteklerinin göstergesi niteliğinde olup mahkeme kararıyla yoksulluğa düşecek kişiye veya müşterek çocuklara bakmakla yükümlü olanlar tarafından ödenen maddi desteğe denir.
B. Nafaka ve Türleri Nelerdir?
Nafakalar bakım ve yardım nafakası olarak ikiye ayrılır. Bakım nafakaları tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası olmak üzere üçe ayrılırken yardım nafakaları herhangi bir alt başlıkta anılmaz.
1. Tedbir Nafakası
Tedbir nafakası boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilebilir. Bağımsız tedbir nafakası boşanma davası açılmadan önce talep edilirken geçici tedbir nafakası boşanma davasıyla talep edilir.
a. Bağımsız Tedbir Nafakası
Boşanma veya ayrılık davalarını açmadan ayrı yaşamada haklı sebebi olan ve bunu ispat eden eş bu nafakayı diğer eşten talep edebilir. Bağımsız tedbir nafakasına, hâkim tarafından resen hükmedilmesi mümkün değildir. Bu nafaka türü ancak dava yoluyla talep edilebilmektedir. Bağımsız tedbir nafakası davalarında hâkim, kusur araştırması yapmaksızın nafaka isteyen eşin nafaka talebinde haklı olup olmadığını araştırır. Yine önemle belirtmek gerekir ki nafaka talep eden taraf ayrı yaşamasına sebebiyet veren olayları ispatla yükümlüdür. 1 Bu husus TMK madde 197’de aşağıdaki gibi düzenlenmiştir;
“Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.”
Ayrı yaşamaya sebep olan olaylara diğer eşin şiddet uygulaması, zina yapması, uyuşturucu kullanması gibi örnekler verilebilir. Ayrıca talepte bulunan eş, 18 yaşından küçük çocukların menfaati için de talepte bulunabilir. Bu şekilde talep edilecek tedbir nafakası bağımsız bir dava şeklinde, eşlerden birisinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde açılabilir.
b. Geçici Tedbir Nafakası
Boşanma veya ayrılık davalarının açılmasıyla dava süresince hem eşin geçimine ve çocukların bakımına ilişkin verilen nafakaya geçici tedbir nafakası denir. Bu nafaka türünü taraflar yargılamanın herhangi bir aşamasında talep edebilir. Ayrıca hakim taleple bağlı olmaksızın, geçici önlemleri resen alarak tedbir nafakasına hükmedebilir. Nitekim bu hususta TMK madde 169 aşağıdaki gibidir;
“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korumasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.
Tedbir nafakası talep edilirken davayı kimin açtığına ve kusur durumuna bakılmaz. Kanun koyucunun bu hususta bir şartı bulunmamaktadır. Bu nafakaya hükmedilirken tarafların ekonomik durumuna bakılarak mahkemece ara kararla hüküm kurulur. Tedbir nafakası talep eden taraf kusurlu olsa dahi bu nafakaya hükmedilebilmektedir. Bunun nedeni kusurun belirlenmesinin uzun zaman alması ve tedbir nafakasının geçici önlem niteliğinde olmasıdır. 2 Zira kusur, boşanma davasında karar verilinceye kadar sabit olmayan bir husustur. Tedbir nafakası da karar kesinleşinceye kadar geçerli olan bir nafaka türüdür. Tedbir nafakasıyla korunması gereken boşanma kararıyla maddi güçsüzlük yaşayacak tarafın menfaatidir. Bu konuda Yargıtay’ın karşıt görüşleri de mevcut olsa da tedbir nafakasında kusurun aranmaması gerektiği ortadır. Nitekim bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2014 T., 2013/18569 E., 2014/228 K. Sayılı kararı aşağıdaki gibidir;
“Tedbir nafakası boşanma davası açılmakla alınması gerekli tedbirlerden olup (TMK madde 169); boşanma davasındaki kusur belirlemesi nafaka taktirinde esas alınamaz. Lehine önlem alınacak olan taraf kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirici sebebin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nitelikteki önlemlerin alınması gerekir. Öyleyse ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mal varlığı bulunmayan davalı yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere uygun bir miktarda tedbir nafakasına taktir edilmesi gerekirken kusurlu olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
2. Yoksulluk Nafakası
Tarafların evlilik kurumunu boşanmayla sona erdirmesiyle eşlerin birbirine karşı olan bakım yükümlülüğü de sone ermektedir. Bu sona ermeyle eşlerden biri yoksulluğa düşebilir. Yoksulluk kavramı kanunda tanımlanmış değildir. Ancak kastedilen yoksulluk ciddi bir yoksulluk değil, evlilik süresince kişinin yaşam standartlarındaki gözle görülür düşüşü ifade eder. Yeme, barınma, giyim, sağlık, kültürel aktiviteler, ulaşım gibi her türlü imkan birlikte değerlendirilir. Kanun koyucu TMK madde 175 ile düzenlenen yoksulluk nafakasıyla boşanmadan sonra bile eşlerin aynı hayat standartlarının devamını sağlamayı amaçlamıştır. Yoksulluk nafakası, boşanma, ayrılık ve evliliğin butlanı davasında istenebileceği gibi bu davalardan bağımsız, ayrı bir dava açılarak da istenebilir. TMK’nın 175. maddesi ile düzenlenen yoksulluk nafakasına ilişkin önemli unsurlar aşağıdaki gibi sıralanabilir;
Nafaka talebinde bulunacak eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması,
Nafaka talep eden eşin kusurunun diğer eşten daha fazla olmaması,
Nafaka miktarının nafaka borçlusunun mali gücü ile orantılı olması,
Nafakanın süresiz olarak istenebilmesi,
Nafaka alacağının boşanma nedeni ile yoksulluğa düşecek eş tarafından talep edilmesinin gerekmesi,
Nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmaması.
Ayrıca tarafların yardım nafakası isteme imkanın olması, yoksulluk nafakası istemelerine engel değildir. 4 Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN “Nafaka Hukuku” kitabında geliri yetersiz olanların, çalıştığı işten iradesi dışında ayrılanların, ev kadını olanların, henüz maaş bağlanmayanların, yurt dışı geliri yetersiz olanlar, asgari ücret alanların, aylığı yetersiz olanların, ailesi zengin ancak kendi geliri bulunmayanların, geçici işte çalışanların yoksulluk nafakası alabileceğini vurgulamıştır. 5
Yine yoksulluk nafakasının hükmedilmesinde bir başka önemli konu ise kusur durumudur. Bu nafaka türünde tedbir nafakasından farklı olarak yoksulluk nafakası talep edenin diğer taraftan daha ağır kusurlu olmaması gerekir. Bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 11.09.2014 T., 2014/6436 E., 2014/17081 K. Sayılı kararı aşağıdaki gibidir;
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına, ailevi yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalının sebebiyet verdiği kabul edilerek koca kusurlu bulunmuştur. Oysa davacının bir başka erkekle ilişkisinden 28.03.2011 tarihinde çocuk doğurduğu, bu çocuğun soy bağının davalı tarafından reddedildiği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu halde, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı daha ağır kusurludur. Daha ağır kusurlu taraf lehine yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Bu husus nazara alınmadan davacı yararına yoksulluk nafakası tayin ve takdiri doğru bulunmamıştır. “
Tarafların boşanma sonucunda eşit kusurlu kabul edilmeleri halinde de boşanmanın kesinleşmesiyle yoksulluğa düşecek olan taraf nafaka alabilecektir. Yine tedbir nafakasından farklı olarak yoksulluk nafakasına resen değil, ancak tarafların talebiyle hükmedilebilir. Süresiz olarak hükmedilen bu nafaka bazı hallerde kaldırılabilir. Bu nafaka, nafaka alacaklısının evlenmesi, taraflardan birinin ölmesi, yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde mahkeme kararı ile kaldırılabilir. Yoksulluk nafakası tarafların gelir gider durumunda, nafakanın taktir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı taktirde TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranına göre belirlenir. TMK 176 ve 300. Maddeleri gereğince nafaka artırım davası açacak kişiler mahkemeden nafaka miktarının ileri ki yıllardaki artış oranının belirlenmesini de talep edebilirler. Böylece kişiler sürekli dava açmak zorunda kalmayacaklardır. Ayrıca nafaka alacaklısı olabilmek için evliliğin ne kadar sürdüğünün hiçbir önemi yoktur.
a. Çalışan Kadın Nafaka Alabilir mi?
Yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için illa ağır yoksulluk durumu gerekmez. Bundan anlaşılması gereken nafaka talep edenin evlilik birliğindeki standartlarının altına düşmemesidir. O halde nafaka talep edenin maaşlı ve sigortalı bir işte çalışıyor olması tek başına nafaka talep etmesine engel değildir. Önemli olan gelirinin evlilik birliğindeki Nitekim bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/5265 E., 2018/3602 K. Sayılı ve 20.03.2018 tarihli ilamı aşağıdaki gibidir;
“… Ekonomik ve mali durum araştırmasına göre kadının asgari ücretli olarak çalıştığı ancak gelirinin kadını yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı bu nedenle de kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesinin uygun olduğunun karar gerekçesinde belirtilmesi karşısında, kadın yararına TMK 175. Maddesi koşulları oluştuğu, başka bir ifadeyle kadın yararına yoksulluk nafakası verilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu …”
B. Yoksulluk Nafakasında Zamanaşımı
Yoksulluk nafakası şahsa bağlı bir hak olduğundan vazgeçilmesi veya feragat edilmesi halinde bile sonradan ayrı bir dava olarak açılabilir. Bu nafaka türü boşanma davasında talep edilebildiği gibi TMK madde 178 gereği evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir.
3. İştirak Nafakası
Velayet hakkı kendisine verilmeyen anne ya da babanın çocuğun bakım ve eğitim masrafları için bulunduğu katkıya iştirak nafakası denir. Velayet düzenlenirken diğer tarafın çocukla kişisel ilişki zamanları ve velayet hakkı kendisine bırakılmayan tarafın çocuğun geçimine nasıl katkı sağlaması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Boşanma kararı neticesinde çocuğun üstün yararı gözetildiğinden hakim taleple bağlı olmaksızın iştirak nafakasına karar verebilir. Bu da iştirak nafakasının kamu düzenine ilişkin olduğunun göstergesidir. Bu nafaka fiili olarak çocuğa bakan eş, çocuğa atanan kayyım ya da vasi ve ayırt etme gücüne (temyiz kudretine) sahip çocuk talep edebilir (TMK m.329). Ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık, barınma, eğitim öğretim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin ekonomik gücü oranında katılmasını sağlamaktır. Bu husus TMK madde 182/2 ile düzenlenmiştir.
“Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.”
Boşanma davası sürerken tedbir nafakası olarak ödenen nafaka boşanmanın kesinleşmesiyle sona erer. Boşanmanın kesinleşmesinden sonra hükmedilecek nafaka iştirak nafakasıdır. Bu nafakada çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ve mahkeme kararıyla ergin kılınmasıyla kendiliğinden son bulur.
4. Yardım Nafakası
Yardım nafakası tedbir, iştirak ve yoksulluk gibi bakım nafakalarından değildir. Yardım nafakası yoksullaşan veya yoksullaşmaktan kurtulamayan, geçimini kendi imkânlarıyla sağlayamayan kimselere diğer aile üyelerinin güçleri oranında yaptığı mali yardımı ifade eder. Yoksulluğa düşen veya düşmekten kurtulamayana yapılan yardım ahlaki bir görev olup, zamanla kanunlarda yerini almıştır. 6 Bu nafaka için ayrıca dava açılmalıdır, hakim tarafından resen hükmedilmez. Yardım nafakası, yoksulluğa düşecek alt soy, üst soy ve kardeşlere talep halinde dava tarihinden itibaren bağlanır (TMK m.364). Ayrıca nafakaya ilişkin dava, mirasçılıktaki sıraya göre açılmalıdır. Yani yardım nafakasına muhtaç kişi öncelikle alt soyundan talepte bulunmalıdır. Önemle belirtmek gerekir ki bir alt sırada nafaka ödeme gücüne sahip olan biri varsa bir üst sıradaki kişilerden yardım nafakası talep edilemez. Buralardan bir sonuç elde edemediyse daha sonra refah içinde bulunan kardeşe başvurabilir. Mirasçılık sırasına uyulmadan yanlış kişiye karşı talepte bulunarak açılan davalar reddedilir. Yargıtay kişinin hayatını idame ettirebilmesi için zorunlu kabul edilecek yeme, barınma, giyim, sağlık, ulaşım gibi harcamaları yerine getiremeyecek kişileri yoksul olarak kabul etmiştir.
a. Reşit Olup Eğitim Hayatı Devam Eden Çocuğun Yardım Nafakası Talebi
Anne ve baba müşterek çocuklara 18 yaşına kadar bakmakla yükümlüdürler. Yukarıda da değindiğimiz üzere tarafların boşanmaları neticesinde çocuk lehine hükmedilen iştirak nafakası çocuğun 18 yaşına girmesiyle son bulur. Genel kabul gören görüşe göre iştirak nafakası 18 yaşında sona ereceğinden eğitim hayatı devam edenler, yeni bir dava ile yardım nafaka talep etmelidir. Ancak eğitim devam ediyorsa iştirak nafakasının kendiliğinden devam edeceğine ilişkinde Yargıtay kararları mevcuttur. Kanaatimizce bu görüş iştirak nafakasının 18 yaşında kendiliğinden son bulma niteliği ile çelişmektedir. O halde iştirak nafakasının kendiliğinden yardım nafakasına dönüşmeyeceği ancak dava yoluyla talep edilerek mümkün olacağını söylemek daha yerinde olacaktır. Kanun koyucu TMK’nun 328/2. maddesinde getirdiği hükümle, eğitime verdiği önemi vurgulamış ve öğrenimlerini sürdürmekte olan ergin öğrencileri desteklemiştir. Anne ve baba müşterek çocuk ergin olsa bile eğitimi sona erinceye kadar bakmakla yükümlüdürler. Bu hususta TMK madde 328 aşağıdaki gibidir;
“Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.”
Kaldı ki emsal içtihatlar da bu yöndedir. Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/3-1627 E. 2015/1020 K. 13.03.2015 tarihli ilamı aşağıdaki gibidir;
“ … uyuşmazlık; üniversitede okuyan ve düzenli bir geliri bulunmayan ergin davacı çocuk yararına yardım nafakası takdiri gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır… Yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca, baba yoksulluğa düşmüş çocuğuna yardım etmek zorundadır. Çocuğun okulunu bitirip, bir işe girmesi, çocuğun yararına olduğu gibi, babanın da yararına bulunmaktadır. Şu halde, yerel mahkemece davacı yararına hakkaniyete uygun bir miktarda yardım nafakasına hükmolunması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davacı çocuğun nafaka isteminin tümden reddine karar verilmesi doğru değildir. ..”
Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2004 tarih ve 1842-1768 kararı şöyledir;
“.. Davacı orta öğrenimini bitirmiş yüksek öğrenime hazırlanmaktadır. Anne, baba yüksek öğrenim yapan ve yapmak isteyen çocuklarına uygun süre yardım etmek zorundadır. Türkiye’deki öğretim koşulları dikkate alındığında liseyi bitiren çocuğun kursa gitmesi zorunluluğunun bulunduğu kuşkusuzdur. Dava tarihinde davacı henüz ergin olmuştur. O halde üniversite sınavlarına hazırlandığı belirlenen davacı için Türk Medeni Kanunun 364. Maddesi koşulları oluştuğundan ( davalının geliri de nazara alınarak) uygun yardım nafakasına hükmolunması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Yukarıda değinilen emsal kararlardan da anlaşılacağı üzere üniversite sınavına hazırlanan çocukların eğitim masraflarının karşılanmasında ana ve babanın, eğitim hayatı sona erene kadar çocuğa bakmakla yükümlü olduğu ortadır.
B. Nafakaların Ödenememesi Durumu
Kanun koyucu nafaka ödenmemesi halinde tahsili için bazı tedbirler getirmiştir. Nafaka alacakları İcra İflas Kanunu’na göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında düzenlenmiştir. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Yine önemle değinmek gerekir ki nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir. Daha önceki haciz yine önceki aylara ait nafaka alacağı ise maaşın ¼’ü geçmiş nafaka alacağına kesilirken devam eden nafaka alacağının tamamı tahsil edilir. Ayrıca nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelini ödememesi durumunda nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda İcra İflas Kanunu’nun 344. maddesine göre 3 aya kadar tazyik hapsine mahkûm edilecektir. Kanun Koyucunun buradaki esas amacı nafakanın en kolay ve kısa şekilde tahsilini sağlamaktır.
C. Nafaka Davalarında Görevlİ ve Yetkİlİ Mahkeme
Boşanma davalarıyla talep edilen nafaka davalarında görevli ve yetkili mahkeme boşanma davasının devam ettiği mahkemedir. Bu da eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesindeki aile mahkemesidir. Ayrıca açılan nafaka davalarında görevli mahkeme aile mahkemesi olup aile mahkemesinin olmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Yetkili mahkeme nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak bu kesin yetki değil, özel yetkidir. Davacı, davayı davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açabilir.
II-SONUÇ
Nafakalar, aile kurumunda yardımlaşma ve birlikteliğin bir göstergesi olarak düşünülebilir. Buradaki asıl gaye, nafakaya ihtiyacı olanın yaşamına devam etmesinin sağlanmasıdır. Kanun koyucu, nafakaya hükmedilmesi için bazı koşulları öngörmüş ve iki tarafında menfaatini düşünmüştür. Kanunda düzenlenen koşulların meydana gelmesi halinde ise taraflardan birine yönelik nafaka borcu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yukarıda değindiğimiz nafakalara bakıldığında nafakaların boşanma davasıyla birlikte başlayarak boşanmanın kesinleşmesinden sonra da devam ettiği söylenebilir. Bakım nafakaları ile eşler ve çocukların ekonomik durumu; boşanma davası süresince hem eş hem de çocuklar için öngörülebilen tedbir nafakası, boşanmanın kesinleşmesinden sonra çocuklar için öngörülen iştirak nafakası ve boşanmanın kesinleşmesinden sonra eşler açısından öngörülen yoksulluk nafakası ile korunmaya çalışılmaktadır. Ayrıca yardım nafakasıyla da yoksulluğa düşen kişi korunur. Sonuç olarak nafaka ile boşanma sonucunda tarafların ve çocukların sosyal, ekonomik durumlarının belirli bir dengede tutulması amaçlanır.
Yazar
Avukat Fatma SARI / Antalya Barosu
KAYNAKÇA
1. Peker, Betül. Tedbir Nafakası. Gaziantep : 2022. s. 35.
2. SHUKOR, Toba. Boşanma Davalarında Nafaka Türleri ve Şartları. İstanbul : 2022. s. 28.
3. ÜNLÜSOY TEK, Sultan. Boşanmanın mali sonuçları ve yoksulluk nafakası. İstanbul : 2022. s. 85.
4. DURAL Mustafa, ÖĞÜZ Tufan, GÜMÜŞ Mustafa Alper. Türk Özel Hukuku Cilt 3 Aile Hukuku. İstanbul : Filiz kitabevi, 2018. s. 151. Cilt 3.
5. GENÇCAN, Ömer Uğur. Nafaka Hukuku. Ankara : Yetkin Yayınları, 2018.
6. BATUR, Çiğdem. Türk Medeni Kanunu’nda İştirak ve Yardım Nafakası. İstanbul : 2020. s. 28.
Comments