İçindekiler
1. REKABET HUKUKUNDA DİKEY AnlaşmaLAR VE Tanımı
Günümüz iş dünyasında, şirketler arasında gerçekleşen iş birlikleri ve anlaşmalar, rekabetin sürdürülebilirliği ve pazar dengesinin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu iş birlikleri arasında yer alan dikey anlaşmalar, üretici ve dağıtıcılar arasında gerçekleşen anlaşmalar olup ürünün üretim aşamasından tüketiciye ulaşmasına kadar olan dağıtım zincirindeki ilişkileri düzenlemektedir. Bu anlaşmalar, üretici ve dağıtıcıların iş birliği yaparak verimliliği artırması, ürünlerin daha geniş pazarlara ulaşması ve tüketicilere daha iyi hizmet sunulması gibi potansiyel faydalar sağlayabilir.
Dikey anlaşmalar aynı zamanda rekabeti kısıtlayabilecek ve pazar dengesini bozabilecek potansiyel risklere de sahiptir. Özellikle, bu anlaşmaların bazı durumlarda rekabeti kısıtlama, piyasada rekabetçi baskıyı azaltma ve tüketicilere zarar verme potansiyeli bulunmaktadır. Giriş engelleri yaratarak pazara potansiyel sağlayıcıların veya alıcıların girmesinin engellenmesi, aynı markanın dağıtıcıları arasındaki marka içi rekabetin azaltılması ve sağlayıcılar veya alıcılar arasındaki iş birliğini kolaylaştırmak suretiyle pazarda faaliyet gösteren teşebbüsler arasındaki markalar arası rekabetin azaltılmasına yol açılması dikey anlaşmaların olumsuz etkilerine örnek olarak gösterilebilir.[1] Bu nedenle rekabet hukuku, dikey anlaşmaların denetlenmesi ve uygun bir rekabet ortamının sağlanması amacıyla önemli bir rol oynamaktadır.
4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 4. maddesinde teşebbüsler arası rekabeti sınırlayıcı anlaşmaların hukuka aykırı ve yasak olduğu hüküm altına alınmıştır. Ancak, Kanun’da dikey anlaşma tanımı yapılmamıştır. 2002/2 Sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin (“Tebliğ”) 2. maddesinde dikey anlaşma, üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalar olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, dikey anlaşmalarda dikkate alınması gereken üç temel nokta bulunmaktadır:
1. Anlaşmaya iki veya daha fazla teşebbüs taraf olmalıdır.
2. Anlaşmaya taraf olan teşebbüslerin üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteriyor olması gerekmektedir.
3. Anlaşmanın belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılmış olması gerekmektedir.[2]
Rakip olmayan teşebbüsler arasında yapılan distribütörlük, bayilik, franchise sözleşmeleri gibi sözleşmeler dikey anlaşma niteliği taşımaktadır. Rakip teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalar, aşağıda detaylıca açıklanacağı üzere, söz konusu Tebliğ ile tanınan muafiyetten yararlanamayacaktır.
2. Grup Muafİyetİnİn Kapsamı
Kanun’un “Muafiyet” başlıklı 5. maddesinde yer alan şartların sağlanması halinde teşebbüsler arası anlaşmalar rekabeti sınırlama niteliği gösterse bile Kanun’un 4. maddesinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verilebilir. Söz konusu şartlar aşağıdaki gibidir:
a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması.
Kanun’un 5. maddesinin 4. fıkrasına göre ise Kurul, belirli konulardaki anlaşma türlerine bir grup olarak muafiyet tanınmasını sağlayan ve bunların şartlarını gösteren tebliğler çıkarabilir. Dikey anlaşmalar da 2002/2 Sayılı Tebliğ’de belirtilen koşulları taşıması kaydıyla Kanun’un 4. maddesindeki yasaklamadan grup olarak muaf tutulmuştur.
Tüm dikey anlaşmalar bu Tebliğ altında muafiyet kapsamına alınmamaktadır. Tebliğ’in 2. maddesinin 2. fıkrasına göre, bu Tebliğ ile sağlanan muafiyet, sağlayıcının dikey anlaşma konusu mal veya hizmetleri sağladığı ilgili pazardaki pazar payının %30’u aşmaması durumunda uygulanır. Buna göre, pazar payı %30’un üzerinde olan teşebbüs bu Tebliğ ile sağlanan muafiyet kapsamında değildir. Bu bağlamda, muafiyetin uygulanabilmesi için pazar payı hesaplaması da büyük önem taşımaktadır.
3. Dİkey Anlaşmalarda Yasak Uygulamalar
Tebliğ’in “Anlaşmaları Grup Muafiyeti Kapsamı Dışına Çıkaran Sınırlamalar” başlıklı 4. maddesine göre dikey anlaşmalar, aşağıda açıklanacak olan, rekabeti doğrudan veya dolaylı olarak engelleme amacı taşıyan sınırlamaları içerirse grup muafiyetinden yararlanamayacaktır. Anlaşmada yer alan herhangi bir sınırlama, anlaşmanın grup muafiyeti kapsamını aşmasına yol açmakta ve bu nedenle bu tür sınırlamalar “kara liste” olarak adlandırılmaktadır.[3] Söz konusu sınırlamalar şu şekildedir:
3.1. Yeniden Satış Fiyatının Tespiti
Sağlayıcının, alıcının uygulayacağı sabit veya asgari satış fiyatını belirlemesi Kanun’un 4. maddesi uyarınca yasaktır. Fakat, sabit veya asgari satış fiyatına dönüşmemesi koşuluyla sağlayıcının, alıcının azami satış fiyatını belirlemesi veya alıcıya satış fiyatını tavsiye etmesi mümkündür.
3.2. Bölge ve Müşteri Sınırlaması
Tebliğ’in 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde sayılan dört istisna dışındaki hallerde, alıcının sözleşme konusu mal veya hizmetleri satacağı bölge veya müşterilere ilişkin kısıtlamalar getirilmesi mümkün değildir. Buna göre, aşağıda sayılan bölge veya müşteri paylaşımı türleri, dikey anlaşmaların grup muafiyeti almasına engel değildir:
a) Alıcının müşterilerince yapılacak satışları kapsamaması kaydıyla, sağlayıcı tarafından kendisine veya bir alıcıya tahsis edilmiş münhasır bir bölgeye ya da münhasır müşteri grubuna yapılacak aktif satışların kısıtlanması,
b) Toptancı seviyesinde faaliyet gösteren alıcının son kullanıcılara yönelik satışlarının kısıtlanması,
c) Bir seçici dağıtım sistemi üyelerinin yetkili olmayan dağıtıcılara satış yapmalarının kısıtlanması,
d) Birleştirilmek amacıyla tedarik edilen parçaların söz konusu olması halinde, alıcının bunları üretici konumundaki sağlayıcının rakiplerine satmasının kısıtlanması.
Sözleşme ile teşebbüslere münhasır bölge veya münhasır müşteri grubu verilebilir. Burada önemli olan nokta, alıcıların münhasır bölgeye veya münhasır müşteri grubuna satış yaparken diğer alıcıların aktif rekabetinden korunabilmesidir. Fakat, bu bölge veya müşteri grubuna yönelik pasif satışların kısıtlanması halinde söz konusu anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanabileceği söylenemez. Rekabetin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için diğer alıcıların tüketici tercihlerine erişebilmeleri önemlidir. Dolayısıyla, alıcı teşebbüsler rekabet kurallarına riayet ederek pasif satışların kısıtlanmasını engellemelidir.
3.3. Seçici Dağıtım Sistemleri
Tebliğ’e göre, seçici dağıtım sisteminde, bir sistem üyesinin yetkili olmadığı yerde faaliyet göstermesinin yasaklanması hakkı saklı kalmak kaydıyla, perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif veya pasif satışların kısıtlanması halinde muafiyetten yararlanılamayacaktır.
3.4. Diğer Sınırlamalar
Tebliğ’e göre, parçaların birleştirilmesi ile oluşturulan malların söz konusu olması halinde, bu parçaları satan sağlayıcı ile birleştiren alıcı arasındaki anlaşmalarda, sağlayıcının bu parçaları son kullanıcılara veya malların bakımı ya da onarımıyla alıcı tarafından yetkilendirilmemiş tamircilere yedek parça olarak satmasının yasaklanması durumunda muafiyet alınamayacaktır.
4. Rekabet Etmeme Yükümlülüğü
Tebliğ’in “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde rekabet etmeme yükümlülüğü, alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden mal veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını ya da yeniden satmasını engelleyen doğrudan veya dolaylı her türlü yükümlülük olarak tanımlanmıştır. Bu yükümlülüğün sağlayıcılar açısından faydalı olmasının nedeni, alıcıların sağlayıcıların itibarını kullanarak başka ürünler satmasını ve bu şekilde sağlayıcılar için rakip konuma gelmesini engellemesidir.[4]
Tebliğ’e göre, alıcılara sözleşmede getirilen belirsiz süreli veya süresi beş yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüğü sözleşmenin grup muafiyetinden yararlanmasına olanak sağlamamaktadır. Buna göre, sözleşme tarafları arasında kararlaştırılan rekabet etmeme yükümlülüğü belirsiz süreli değilse veya süresi beş yılı aşmıyorsa geçerli olacaktır. Yine, Tebliğ’e göre, rekabet etmeme yükümlülüğünün yukarıda belirtilen süreyi aşacak şekilde zımnen yenilenebileceğinin kararlaştırılması halinde de rekabet etmeme yükümlülüğü belirsiz süreli sayılacaktır.
5. Sonuç
REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR bakımından grup muafiyeti alınabilmesi için Tebliğ'de belirtilen şartların sağlanması gerekmektedir. Eğer bir dikey anlaşma, Tebliğ’de sayılan anlaşmayı grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaran sınırlamaları taşıyor veya sağlayıcının anlaşma konusu mal veya hizmetleri sağladığı ilgili pazardaki pazar payı %30’u aşıyorsa söz konusu dikey anlaşma grup muafiyetinden yararlanamayacaktır. Bu sebeple, her bir sözleşme rekabet otoriteleri tarafından belirlenen kriterlere uygun olmalı ve rekabeti kısıtlamayacak şekilde tasarlanmalıdır.
F. Şimal KUNCAN
Stajyer Avukat
KAYNAKÇA
[1] Rekabet Kurumu, “Terimler Listesi / Dikey Anlaşma”, Erişim: 19 Mayıs 2023. https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/rekabet-terimleri-sozlugu/terimler-listesi?icerik=ed400115-f05d-4051-9bff-c64cfce9d895
[2] Rekabet Kurumu. Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, Kabul Tarihi: 29.03.2018 Karar Sayısı: 18-09/179-RM(1)
[3] Jones/Sufrin, EU Competition Law; Güven, Rekabet Hukuku.
[4] Gürkaynak, Gönenç. Rekabet Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2022.
Comments